bir köylü haykırır içinin kıvrımlarına
ardına bakmadan yürür bir çocuk
boncuk nine pencereden ,
doldurur hayatı gözlerine
toprak yeşerir , yarılır da kabuk...
resimleri çekilir yeryüzünün
gözünün ve özünün ve sözünün,
yüreği olanlar üzerine,
türküler söylenir.
belenir iri adamlar bilim beşiklerine
sağır marşlar besteleyip ,
iki tüm bir yarım eleyip
altta kalanla yaldızlayıp hayatı,
yaşamaya çalışırlar.
seğrir gönlüm
bir yıldıza akar
iner/kalkar ruhumdaki feryat
heyhat korkaklar ölmemeliydi,
öldürülmeleri için
seçin demeliydi bir üstad
“korkular seçin”
bulutlar ağlamalıydı renkli
renksiz/lere.
beni çağır korkma sükuttan
hal üzre zamanı ser ufka
kapkara yalnızlığa öyküneni unut
kut almış bir bey edası taşıyan
dağları unutma
ve haykır...
haykır şimdi zamanıdır
uyandır korkaklık uykusunun fakirlerini
kirlerini ve dillerini ve bilgilerini bile
bir gün
unutur uşaklar
seğirtir sonra ufuklara .
kapkara gölgeler sarardı her yanı
anlayanı olmayan marşların tufanı.